Paylaş
Yoğun bir göç aldıktan sonra 1992 yılında ilçe olan ve Güneydoğu’dan da hatırı sayılır ölçüde bir göç dalgası çeken bir ilçe Sultanbeyli. Geçen 14 Mayıs’ta yapılan milletvekili seçiminde DEM Partisi’nin selefi olan, HDP çizgisindeki Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi 34 bin 717 oy almıştı burada. Sandıklarda bu ilçenin AK Parti’den sonra ikinci büyük aktörüydü Yeşil-Sol Parti. CHP’nin de önündeydi.
Özetle, Kürt kökenli olup HDP çizgisine yönelen seçmenlerin davranışını okumamız bakımından bize önemli ipuçları sunan bir ilçe Sultanbeyli.
Peki bu ilçede HDP’nin devamı olan DEM Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterdiği Meral Danış Beştaş’a kaç oy çıktı?
Elimdeki veriler Beştaş’ın 8 bin 865 oy alabildiğini gösteriyor.
Yani, Sultanbeyli’de DEM Parti’nin ilçe belediye başkan adayı Hamitoğlu’nun aldığı oyun yarısından da az oy çıkmıştır Beştaş’a.
Özetle, Sultanbeyli’de ilçe belediye başkanlığı için oy kullanırken daha çok parti aidiyetini gözeterek DEM Parti adayını destekleyen seçmenlerin yaklaşık yarısı, konu büyükşehir belediye başkanlığı olduğunda, siyasi aidiyetini ikinci plana atarak başka bir adaya yönelmiştir. Bu adres Ekrem İmamoğlu olmalıdır.
*
AK Parti’nin önde bitirdiği Sultanbeyli’de 31 Mart’ta karşımıza çıkan değindiğimiz seçmen davranışı yalnızca bu ilçeye özgü değil. DEM Parti’nin İstanbul’da aday çıkarttığı ilçelerin büyük bir bölümünde değişen oranlarda kendini gösteriyor bu örüntü.
Tabii, daha detaylı bir okumada şu olguya da dikkat çekmeliyiz. DEM Partisi’nin aday gösterdiği ilçelerin büyük bir bölümünde aldığı oylar, selefi Yeşil-Sol Parti’nin bundan on buçuk ay önce 14 Mayıs’taki milletvekili seçimlerinde aynı seçim bölgelerinde aldığı sonuçlara kıyasla ciddi bir gerileme göstermiştir.
Bu gerileme, bir boyutuyla kısmen katılım oranındaki düşüşün yansımasından, diğer bir boyutuyla da İstanbul’da beliren kendine özgü seçim atmosferinin etkisiyle HDP tabanının bazı kesimlerinin yer yer CHP’li adaylara yönelmesinden de kaynaklanmış olabilir.
*
İstanbul’un üzerinde durmamızın önemli bir nedeni var. Bu şehir, HDP’nin temsil ettiği siyasi hareketin yakın zamanda kitlesel destek açısından sayıca Türkiye’de kendisini en güçlü ortaya koyduğu merkez. Geçen mayıs ayındaki milletvekili seçiminde İstanbul’da Yeşil-Sol Parti’ye 818 bin dolayında oy çıkmıştı.
Aynı seçimde Diyarbakır’da Yeşil-Sol Parti’ye çıkan oy miktarı 561 binin biraz üstündeydi. Bir başka deyişle, HDP hareketi, Türkiye’de en çok oyu İstanbul’da almıştı 14 Mayıs 2023 milletvekili seçiminde.
DEM Parti, Diyarbakır’da geçen 31 Mart’ta büyükşehir belediye başkanlığında 14 Mayıs seçimine kıyasla yaklaşık 115 binlik bir kayıpla 445 bine gerilemesine karşılık, oran olarak yüzde 62.57 ile yine birinci parti olma vasfını korumuştur.
Burada karşımıza bir ayrışma durumu çıkıyor. HDP seçmeninin Diyarbakır’da sergilediği toplu hareket ederek partisine sahip çıkma davranışı İstanbul’da tekrarlanmamıştır.
*
DEM Parti’nin 31 Mart’ta İstanbul’da aday çıkartmış olması geçen seçimin herhalde en çok tartışılan konularından biri olmuştur. Bu karar, bundan önceki 31 Mart 2019 yerel seçiminde HDP’nin İstanbul’da aday çıkartmayıp, parti tabanının büyükşehirde CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelmesine kapıyı açan tutumundan farklılık gösterdi.
Bu durum, ilk başlarda CHP çevrelerinde İstanbul’daki HDP oylarının kopmasının İmamoğlu’nun şansını olumsuz etkileyeceği yolunda yaygın endişelere de yol açtı.
Üstelik DEM Parti, HDP hareketi içinde yüksek profile sahip, hukukçu kökenli, dördüncü dönemdir milletvekili olan Meral Danış Beştaş’ı aday gösterdi İstanbul’da. İstanbul için Beştaş ile birlikte eş başkan adayı olarak açıklanan ikinci isim ise bir önceki dönem HDP İzmir milletvekili Murat Çepni oldu.
Meral Danış Beştaş, geçen 31 Mart seçiminde İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde 183 bin 805 oy aldı. Bu da yüzde 2.12 gibi bir orana karşılık ediyor. Bu sonuç, partinin İstanbul’daki seçmen tabanının genişliği dikkate alındığında, potansiyelin bir hayli altına düşüyor.
DEM Partisi’nin İstanbul’da aday çıkartma kararı, kaçınılmaz olarak partinin gücünü okumak açısından kamuoyu önünde bir sınamaya da dönüşmüştür. Bu sınamada partinin oyu 14 Mayıs’ta alınan oyun dörtte birinin bile altındadır.
*
Tabii bu değerlendirmeyi yaparken kuşkusuz, DEM Partisi’nin İstanbul’un 39 ilçesinin tümünde aday göstermediğini de bir faktör olarak hesaba katmalıyız. Parti, İstanbul’un yalnızca 16 ilçesinde aday çıkartmıştır.
DEM Parti’nin aday çıkartmadığı ilçelerin bir kısmı elle tutulur bir varlığının bulunmadığı yerlerdir. Buna karşılık, bu ilçeler arasında dikkat çekici bir biçimde pekala güçlü olduğu Esenyurt, Bağcılar gibi yerleşimler de vardı.
İstanbul’daki ilçeler arasında yalnızca birinde ilçe belediye başkanlığı için CHP ile HDP arasında uzlaşıya gidildiği her iki tarafça da kabul edilmiştir. Bu ilçe, HDP’nin geçen 14 Mayıs’ta 100 binin üstünde oy aldığı Esenyurt’tur. CHP, bu ilçede daha önce HDP’den milletvekili adayı olmuş Prof. Ahmet Özer’i aday göstermiş ve yapılan işbirliği Özer’i ilçe belediye başkanlığa taşımıştır 31 Mart’ta.
Ancak Esenyurt’un tam aksi örneklere de rastlıyoruz. Örneğin AK Partili adayın CHP’li adayı az bir farkla geride bıraktığı Arnavutköy ilçesinde, HDP’nin aday çıkartmaması ibreyi kolaylıkla CHP’ye çevirebilirdi.
Aslında farklı yönde seyredebilen bu gelişmeler İstanbul’daki büyük fotoğrafı etkilemiyor. İlçe düzeyinde nasıl bir tablo geçerli olursa olsun, HDP’nin yerleşik seçmenlerinin önünde İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için parti genel merkezinin gösterdiği, tanınırlığı olan bir aday pekala mevcuttu. Ama bu seçmenlerin tercihi çoğunluk itibarıyla partinin adayına yönelmemiştir.
*
İstanbul’da ortaya çıkan bu sonucu değerlendirirken birçok siyasi faktörü dikkate almakta yarar var.
Birincisi, kabul edelim ki, HDP’nin İstanbul’da aday çıkarması, aslında İmamoğlu açısından risk yaratmış olsa da, diğer yandan aday çıkarmamasının yol açabileceği bazı riskleri bertaraf ettiği de aşikardır. HDP aday göstermeseydi, geçen 14 Mayıs’ta yaşandığı gibi, CHP’nin, iktidar kanadından HDP ile işbirliğine gittiği gerekçesiyle sert bir terörizm suçlamasına muhatap olması kuvvetle muhtemeldi.
Meselenin şu yönü de var. HDP adayının İstanbul’da denkleme girmesi, CHP açısından risk yarattığı ölçüde AK Parti adayı Murat Kurum’un önünü açacaktı. Bu ihtimal, iktidarın Kürt sorununda izlediği güvenlik merkezli politikalardan, güneydoğuda seçilmiş belediye başkanlarına dönük kayyum uygulamalarından rahatsız olan HDP’lilerin muhalif duruşları açısından da bir ikilem yaratmaktaydı.
Böyle de olsa, DEM kadroları arasında yeni bir açılım sürecini başlatabilmek için yerel seçim sürecinde iktidar karşısında bir esneklik marjının yaratılmasını savunan bazı kesimlerin bulunduğu bir sır değildi. Bunun yolu da CHP’ye mesafeli durulmasından geçiyordu.
Yine de DEM Parti’nin kadrolarının bir bölümünde seçim sonrasında iktidar ile yeni bir diyalog denemesinin başlayabileceği yolundaki beklentilerin parti tabanında geniş bir karşılık bulmadığı anlaşılıyor.
Kuşkusuz, bu noktada Kürt siyasi hareketi içinde belli bir ağırlığa sahip olan Leyla Zana’nın seçimin hemen öncesinde yaptığı bir dizi açıklama, örneğin 30 Mart’ta Şırnak’ta “İstanbul, Mersin, bilmem nerede bize versinler diyorlar. Neden size verelim? Kime ne borcumuz var? Asıl sizlerin Kürtlere borcu var. Bir kere de siz Kürtlere oy verin” çağrısında bulunması hatırlatılabilir. Ancak Zana’nın İstanbul’da kendi adaylarının desteklenmesi yönünde verdiği, CHP çevrelerinde rahatsızlık yaratan bu mesajın sandıkta bir sonuç yaratmadığı anlaşılmıştır.
*
Öte yandan, yaklaşık yedi buçuk yıldır cezaevinde bulunan eski HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın, geçen ocak ayında seçim döneminin başında İstanbul’da DEM’den büyükşehir belediye başkanlığına adaylığını koyabileceği yolundaki çıkışıyla patlak veren tartışmaların da partinin tutumu açısından bir belirsizlik yarattığı bu çerçevede belirtilmelidir.
Son bir nokta olarak, büyük metropollerde işleyen sosyolojik anlamdaki şehirleşme dinamiklerinin parti aidiyetini çözen, esnekleştiren etkileri de HDP seçmeninin tutumunu değerlendirirken muhakkak göz önünde bulundurulmalıdır. Diyarbakır için geçerli olabilecek şablonlar, metropollerdeki HDP’li seçmenlerin davranışlarını açıklamaya yeterli olmuyor.
Ve nihayetinde İstanbul’da seçimi ikinci kez kazanan CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun HDP tabanını sandıkta yanına çekerken sergilediği siyasi yeteneğin, Kürt kökenli seçmenlerle kurduğu iletişimin alınan sonuçtaki rolünü vurgulamamak, bu değerlendirmeyi eksik bırakacaktır.
HDP/SOL YEŞİL/DEM PARTİ İSTANBUL SONUÇLARI
Paylaş